بسم الله الرحمن الرحيم
İnsan fıtratı gereği çabuk unutur. Başına gelen güzel şeyleri ve kötü şeyleri ayırmadan unutur. Unutması da Rabbimin verdiği bir nimettir. Unutmak olmasa sevdiğimiz insanların vefatı, yaşadığımız kötü olaylar hayatımızın ilerleyen zamanlarında katlanılamaz bir hal alırdı. Rabbim yaşadığımız olaylardan ders çıkarmamızı gerektiğini şu Ayeti kerime ile bizlere anlatmakta “Olur ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız, hâlbuki hakkınızda o bir hayırdır. Ve olur ki bir şeyi seversiniz, hâlbuki hakkınızda o bir şerdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara, 2/216) buyurmaktadır. Ülkemizde tarih boyunca birçok deprem meydana gelmiş ve en büyüğü 6 Şubatta Kahramanmaraş merkezli meydana gelen 7,8 şiddetinde gerçekleşerek büyük yıkım ve can kayıplarına mal olmuştur. Biz inanıyoruz ki Allah (cc) istemeden bir olay meydana gelmez buna inandık ve iman ettik. Kader e imanımız tamdır Hamdolsun. Son depremde yaşanan olayların sebeplerinin birçoğunun insan kaynaklı olduğu ve işini düzgün yapmayan zamanında tedbir almayan bizlerin suçu olduğu aşikardır. İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor. (Rum, 30/41) ayeti ile düzenin insanlar eli ile bozulduğu bildiriliyor. Rabbim birçok ayeti kerimede bizlere yaptığımız işleri güzel yapmayı buyuruyor. Peki biz insanlar ne yapıyoruz. Başımıza gelen musibetlerden ders çıkarmıyor ve aşırıya kaçıyoruz. Rabbim bizlere birçok yerde uyardığı halde öğüt almaktan kaçıyor ve kendi sonumuzu kendi ellerimiz ile hazırlıyoruz. Deprem dün ortaya çıkmış bir gerçek değil ki ne yapacağımızı bilmeden bekleyelim. Deprem ve etkileri yüzyıllardır biliniyor. Çözüm yollarıda aşikar. Peki neden hala kendi ellerimiz ile kendimize zulüm ediyoruz. Çünkü dünya hırsı insanların canından daha önce geliyor. Şimdi şöyle bir hayal edelim. 17 Ağustos depremi sonrasında çıkarılan yönetmeliğe göre inşaat müteahhidi yapı denetim ve ilgili kamu kurumları tarafından denetlemeye tabii tutulması zorunlu oldu. Yeni inşaat yapan müteahhit yaptığı inşaatın mevzuat dışı bir şey yapamayacağını ve gerekli kontrollerden geçeceğini bildiği için yönetmeliğe uygun yapı inşa etti. Yapı inşaatı süresince ve sonrası gerekli kontrollerde sorunlu bir imalat varsa düzeltme imkanı varsa düzelttirildi yok ise yıktırıldı. Böyle bir süreç sonrasında yapılan binaların depreme dayanıklılığı ile ilgili kimsenin aklında bir soru işareti kalmadı. Ve Rabbim bizlere büyük bir deprem verdi ve bir kısmı yıkıldı. Bu noktada insanlar üzerine düşeni yaptığı ve yıkılan binalarda da varsa eksikliklerden ders çıkararak yeni düzenlemeler yaptı. İşte bu şekilde bir süreçten sonra insanlar suçlu aramak yerine nerelerde eksiklikler ve aksamalar olduğunu tespit etme gayretine girerlerdi. Ancak şu bi gerçek ki kağıt üzerinde yazılan düzenlemeler ile uygulama birbiri ile maalesef örtüşmüyor. Ülkemizde ihmal edilmeyecek bir konu doğal afetler bu sadece deprem ile sınırlamak da doğru değil. Depremin yanında sel baskınları, heyelan tsunami gibi tehlikelerde göz ardı edilmemelidir. Bu olaylardan çıkartılacak en büyük ders ise öncelikle insanımızın binaların süslü olmasından ziyade sağlamlık ve yönetmeliğe uygunluğunu sorgulaması ve gerekli denetim kuruluşlarının taviz vermeden bina denetimlerini yapması gerekmektedir. Rabbim bizleri Afet olarak nitelendirdiğimiz olaylar ile imtihan edecektir. Tedbir almak bizden takdir Rabbimizindir.